Keşan Belediyesi - Mustafa HELVACIOĞLU

Posta Kodu:
Türkiye - Edirne - Keşan
Keşan Belediyesi

Keşan Belediyesi

Keşan... Anadolu'yu Çanakkale Boğazı'ndan Avrupa'ya bağlayan kavşak...

İstanbul'dan İpsala Gümrük Kapısı'na, oradan Yunanistan'a uzanan yolların kesişme noktası... Tarih boyunca çeşitli külturlerin geçiş merkezi olan, yolağzındaki bereketli topraklar... Yeşille mavinin kucaklaştığı doğa harikası Saros Körfezi kıyıları...

 

Günümüzde; E-87, E-84, E-90 karayollarının kavşağında bulunan Keşan, Edirne'nin en büyük ilçesi. Edirne, İstanbul ve Çanakkale, Keşan'da buluşuyor ve oradan Yunanistan'a ulaşıyor. Avrupa'yı, Anadolu ile buluşturan yolağzındaki Keşan, Edirne'ye 112, İstanbul'a 215, Yunanistan'a ise sadece 35 kilometre uzaklıkta. Doğuda Malkara, batıda Enez ve İpsala, kuzeyde Uzunköprü, güneyde Gelibolu ve Saros Körfezi'yle çevrelenen ilçenin, 5 beldesi 44 köyü var. Keşan halkının önemli bir kesimi, 19 ve 20. yüzyılda Bulgaristan, Yugoslavya ve Yunanistan'dan göç eden Pomaklar, Boşnaklar, Gacal diye de bilinen Türkmenler ve Romanlardan oluşuyor.

 

Çağlar boyunca, orduların ve kültürlerin kıtadan kıtaya taşınmasında, geçiş noktası olarak rol oynayan Keşan'da, tarihöncesi dönemlere ait yaşam izlerine rastlanmıyor.

Ancak, eski çağlardaki adı 'Zorlanis' olan Keşan'da, binlerce yıl önce Lüviler  ve Trak boylarının yaşadığı sanılıyor.

 

Arkeolojik kazılarda elde edilen sikkeler, milattan önce 5 ve 4. yüzyıllarda bölgede Trak boylarından Odrislerin yaşadığını gösteriyor. Mecidiye sahilindeki millattan önce 4. yüzyıla ait yerleşim kalıntıları da Keşan'ın ilk çağlara kadar uzanan tarihine ilişkin bulgular arasında. Yayla ve Gökçetepe sahilindeki kale kalıntıları ise ortaçağda bölgeyi denetimi altında bulunduran Cenevizlilere ait..

 

Sırasıyla eski Yunan, Pers, Makedon egemenliğinde kalan Trakya, milattan sonra birinci yüzyıldan itibaren Roma hakimiyetine geçti. Via Egnatia yani Egnatia yolu üzerinde bulunan Keşan, bu dönemde daha da önem kazandı. Çünkü, Milattan önce 145 yılında, 6 metre genişliğinde inşa edilen Egnatia Yolu, Roma ile İstanbul'u birbirine bağlıyordu..

 

Karadeniz, Ege, Adriyatik arasında önemli bir askeri ve ticari ulaşımı sağlayan Egnatia yolu, Bizans döneminde de önemini  korudu. Ortaçağ boyunca Keşan, Balkanlardan inen  Gotların, Avarların, Bulgarların ve Peçeneklerin saldırılarına uğradı. Bizans başkenti Konstantinopolis'in bu akınlardan korunması için, 7. yüzyıldan itibaren, Keşan'ın ana yol üzerindeki konumu giderek güçlendirildi. Garnizon olarak nüfusu artan kasaba, 10. yüzyıl başında başpiskoposluk düzeyine yükseltildi ve Konstantinopolis'e bağlı bir metropol görünümü kazandı.

 

Bizans'ın iç karışıklıklarından yararlanarak  Rumeliye geçen Osmanlılar, 1354'de, önce Gelibolu'yu, kısa süre sonra da Trakya'yı fethettiler. Şehzade Murat, İstanbul'a uzanan yolun denetimini sağlamak için, komutanlarından Gazi Evrenos'u Keşan'ı fethetmekle görevlendirdi. Fethin ardından  Egnatia Yolu Osmanlı denetimine geçti.

'Sol Kol' adıyla, ana güzergah özelliğine sahip olan yolun üzerindeki Keşan, Osmanlı döneminde de önemli bir geçiş merkezi oldu. Keşan ve çevresine, Anadolu'dan gelen Türkmen toplulukları yerleştirildi.

 

Keşan'ın merkezi olan Rusköyü ile 13 vakıf köyü, 16. yüzyıl başında, Osmanlı vezirlerinden Hersekzade Ahmet Paşa'ya  mülk olarak verildi. 16. yüzyılda 29 olan köy sayısının, 17. yüzyılda 47'ye yükselmesi, Osmanlının kazaya verdiği önemin ve gelişmenin göstergesiydi.

 

19. yüzyılda, Osmanlı'nın Rumeli bozgunuyla birlikte, Keşan da işgaller ve göçlerle sarsıldı. 1828 ve 1877'de Ruslar tarafından iki kez işgal edildi.1878-79'da Rusların Balkanları işgaliyle başlayan göç dalgasından, Anadolu'ya giden ana yolun üzerinde bulunan Keşan da etkilendi ve göçmenlerin bir bölümü burada yerleşti.

 

Keşan, son olarak I. Dünya Savaşı'nın ardından, 30 Temmuz 1920'de Yunanlılar tarafından işgal edildi. Keşan halkı, Ulusal Kurtuluş Savaşı'na katılan 'Trakya Müdafai Hukuk Cemiyeti'ne tüm güçleriyle destek verdi.  İlçe, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kazanılan 'Büyük Zafer'in ardından, 19 Kasım 1922'de bağımsızlığına kavuştu.

 

Yolların kavşağındaki Keşan, her dönemde çeşitli kültürleri buluşturan bir merkez oldu. Yüzyıllarca Osmanlı yönetiminde kalan Keşan'da, imparatorluk şemsiyesi altında farklı halk toplulukları bir arada yaşadı. Azınlıklar kendi inanç ve geleneklerini sürdürdüler. 1894 Vilayet salnamesine göre; Keşan'da yaşayan Rum ve Bulgarların sayısı 25 bine yakındı.1874 yılında ilçede; 4 cami, 2 kilise, 1 medrese, 12 çeşme, 5 sebil, 2 bedesten, 11 han ve 2 hamam olduğunu  kayıtlardan öğreniyoruz. Ne yazık ki  bu tarihi eserlerden çok azının günümüze ulaşabildiğini görüyoruz.

 

Keşan'da günümüze harabe olarak ulaşan en eski eserler; Mecidiye sahilindeki MÖ 4. yüzyıla ait yerleşme kalıntılarıyla, Yayla sahil kesimindeki kale kalıntısı ve Gökçetepe'de Ortaçağ'da inşa edilen Ceneviz kalesi. Bu eserler de arkeolojik çalışmalarla, gün ışığına çıkarılmayı bekliyor.

 

İlçe merkezinde bulunan Hersekzade Ahmet Paşa Camii, restorasyonlarla günümüze sağlam olarak ulaşabilmiş en önemli yapı.1511'de, kesme taştan inşa edilen tek kubbeli camii,  erken Osmanlı mimarisi özelliklerini taşıyor. Giriş kapısı tarafındaki bölümü sonradan eklenen caminin, avlusundaki 12 köşeli mermer şadırvan ve üzerindeki süslemeler dikkat çekiyor. Caminin haziresinde çeşitli dönemlere ait mezarlar ve işlemeli mezar taşları yer alıyor. Camii yakınındaki Osmanlı dönemine ait çift kubbeli hamam da kısmen yıkılarak günümüze ulaşabilmiş tariihi eserlerden. 

 

Keşan'da zamana meydan okuyan eserlerden birisi de Mercan Köyü'ndeki tarihi taş köprü... Osmanlı köprü mimarisinin belirgin özelliklerini taşıyan köprü, üç kemerli...Su taşkınlarına karşı gözleri bulunan köprü, korkulukları yıkılsa da ayakta kalabilmeyi başarmış...

 

Hersekzade Cami civarında bulunan bir kaç eski taş ev günümüze kadar gelebilmiş eserlerden. Yukarı Zaferiye Mahallesi'nde ise kentin tarihi dokusunu yansıtacak yoğunlukta taş evler bulunuyor. Yöreye özgü sivil mimarlık örnekleri olarak dikkat çeken bu yapıların çoğu yok olmakla karşı karşıya...

 

Birçok kültürün ayak izlerine rastlanan ilçede, mimari kimlikleriyle günümüze kadar korunarak gelebilenler arasında Cumhuriyet döneminde inşa edilen hastane binası ve öğretmen evi de var.

 

Keşan, uygarlık birikiminin kıtadan kıtaya taşınmasında da hep köprü işlevi görmüş tarih boyunca. Balkanların ve Anadolunun zengin kültür özelliklerini, halk türküleri ve oyunlarında görmek mümkün. Anadolu'nun baştacı davul, zurna  Keşan oyunlarının da vazgeçilmezi.

 

Ud, keman, klarnet, kanun ve darbukadan oluşan 'ince çalgı' denilen saz takımı ise düğün evlerinin baş konukları...

 

Keşan'da derlenen Kazibe ve  Balkan Gaydası da denilen Çamko, Zigoş, Kabadayı, Debreli Hasan, İstanbul Kasabı, Patuşka, Hanım Ayşe, Pomak  bölgedeki çok kültürlülüğü yansıtan başlıca halkoyunları...

 

Keşanı yurtiçi ve  yurtdışındaki festivallerde temsil eden Lalacık Halkoyunları Ekibi, köy halkının oluşturduğu bir topluluk. Katıldıkları yarışmalardan birçok kez ödülle dönen Lalacık köylüleri, bölge insanının müzik ve oyun alanındaki yeteneklerini de gösteriyor.

 

Her yıl mayıs ayında düzenlenen geleneksel "Dallık" şenliğinde, Keşan'daki çok kültürlülük hem yaşatılıyor hem de yaşanıyor.  Yaklaşık 50 bin kişinin katıldığı piknikte yemekler yeniyor, oyunlar oynanıyor. 

 

Okur-yazarlık oranının yüzde 98 olduğu, orta öğretim kurumlarının yanı sıra bir meslek yüksek okulunun da bulunduğu Keşan,  gelenekseli yaşatırken, yeniye de kucak açıyor. 2003 yılından bu yana düzenlenen Keşan Kültür ve Sanat Festivaliyle, ilçenin kültür ve turizm merkezi olması hedefleniyor. Geçtiğimiz yılki festivalde, Keşanlı Ali Destanı'nın yaratıcısı adına yapılan bir park ve büst açılışı gerçekleştiriliyor.  Böylece "Keşan" adını duyuran sanatçıya, küçücük de olsa bir vefa borcu ödeniyor.

 

Güney Trakya'da, sınıra yakın en büyük yerleşim birimi olan Keşan'ın, sınır ötesi işbirliği ve sınır ticareti potansiyeli de dikkat çekici. Keşan Belediyesi ile Yunanistan'ın Dedeağaç, Ferai, Orestiada ve Gümülcine yerel yönetimleri arasında kurulan ilişkiler ve protokollerle, çevre, altyapı, ekonomik ve kültürel alanlarda işbirliği geliştiriliyor.

 

Keşan'ın ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma dayalı. 1087 kilometrekare  yüzölçümü olan ilçe topraklarının yüzde 51' i tarım arazisi. İlçeye içme suyu sağlayan Malkara sınırındaki Kadıköy Barajı ile Uzunköprü sınırındaki Altınyazı Barajı'nın bol suları, ayrıca, akarsular üzerine kurulmuş 12 gölet, verimli tarım arazilerine hayat veriyor. Bir zamanlar bölgenin tuz ihtiyacını karşılayan Tuz Gölü ise, bugün Erikli'ye güzelliğiyle katkıda bulunuyor.

 

Keşan'da yetişen ürünlerin başında buğday, ayçiçeği ve arpa geliyor. Sebzecilik ve meyvecilik de gelişmiş. Domates, biber, kabak, patlıcan; elma, armut, badem, erik ve şeftali en çok yetiştirilen ürünler arasında. Son yıllarda çeltik, bamya ve şekerpancarı üretimi de artmış. Seracılık ve bağcılık alanında da gelişme kaydediliyor. Son iki üç yılda yaygınlaşan arıcılık sayesinde, Keşan bal üretiminde de iddialı bir konuma geliyor.

 

Elde edilen ürünler, ağırlıklı olarak İstanbul'a sevk ediliyor.

 

5 bine yakın ticari işletmenin bulunduğu ilçenin ekonomisinde, önemli rol oynayan Keşan Ticaret ve Sanayi Odası, bölgenin en eski kurumlarından. Çok sayıda tarımsal kalkınma kooperatifinin bulunduğu Keşan'da, büyük ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğiyle, süt üretimi özel bir yer tutuyor. Keşan Ticaret Borsası, tarım ürünleri ve canlı hayvan alım-satımı konusunda üreticilere hizmet veriyor.

 

Keşan'ın verimli topraklarında üretilen meyve ve  sebzeler cumartesi günleri ilçe merkezinde kurulan pazarda satışa sunuluyor. Cumartesi pazarı, ürün çeşitliliği ve ekonomik fiyatlarıyla bölgede adını duyurmuş. Çevre ilçelerden hatta Yunanistan'dan alışverişe gelenler var...

 

Keşan'ı önemli kılan bir özelliği de ormanları ve Saros kıyıları... Meşe ve çam ormanlarının, Ege Denizi kıyısında Saros Körfezi'yle buluştuğu Keşan kıyı şeridi, sanayileşmenin etkisinden uzak kalabilmiş ender rastlanan güzelliklerden..

 

Doğal SİT alanı olan bölgede, meşe ve çam ormanları denize kadar uzanıyor.  İlçenin en yüksek  noktası olan Koru Dağı, hayvan habitatı yönünden önem taşıyor. Yapılan araştırmalara göre; yüzlerce bitki çeşidiyle, 40'tan fazla hayvan türü Koru Dağı'ndaki bu ormanlarda yaşıyor.

 

Körfezin bir başka önemli zenginliği ise balık çeşitliliği. İstavrit, sardalya, hamsi, mezgit ve çinekop en çok avlanan balıklardan. Orfoz ve ahtapot da Saros'un ünlü balık çeşitlerinden.

 

Saros Körfezi kıyılarında, birbirinden güzel doğa harikası tatil beldeleri inci gibi dizili. Doğudan batıya; Sazlıdere, Gökçetepe, Mecidiye, Erikli, Danişment ve Yayla...

 

Erikli ve Yayla, yaz aylarında nüfusu en çok artan yerleşim birimleri. Keşan sahilleri; orman içi bungalov evleri, prefabrik barakaları, pansiyonları, villaları ve az sayıdaki otelleriyle, her türden konaklama olanağı sunuyor. Daha çok İstanbul ve Edirne gibi yakın kentlerden gelen turistler sahildeki plajlarda deniz, kum ve  güneşin tadını çıkarıyor.

 

Bölgenin SİT alanı olması, yaz mevsiminin kısa sürmesi turizm yatırımları açısından çok fazla gelişmesine engel olsa da, alternatif turizm olanakları dikkat çekici.

Saros Körfezi ve kıyı şeridi; gerek turizm, gerekse yaban hayatı yönünden bölgenin ekonomik varlığı ve geleceği için önemli niteliklere sahip. Treking, amatör balıkçılık, dalgıçlık, avcılık gibi alternatif turizm fırsatları da İstanbul'un gürültüsünden bıkan doğa ve sporseverleri, 2 saat uzaklıktaki  Keşan'a çekiyor...

 

Saros Körfezi'nde denizin üstü de altı da tertemiz... Saros'un dünyanın en temiz denizlerinden birisi olmasındaki en önemli etken, güçlü su altı akıntıları... Dibinde yüzden fazla canlıyı barındıran Saros, mercan oluşumlarının fazlalığıyla da dalgıçların ve sualtı  fotoğrafçılarının gözdesi. Mecidiye sahilindeki İbrice, dalgıçların, hem  eğitim çalışmaları, hem de hafta sonu dalışları için kullandıkları önemli bir merkez.   İbrice Limanı ise balıkçıların  üs edindiği bir alan...

 

Batıyı, doğuya ulaştıran yolların kavşağındaki Keşan, kabına sığamıyor; çekim merkezi olmak, büyümek gelişmek istiyor..

Eşsiz çam ve meşe ormanlarının, dünyanın en temiz denizlerinden birisiyle buluştuğu Saros kıyılarını, kalkınma potansiyeli olarak gören Keşan, bu eşsiz güzellikleri koruyarak gelecek nesillere taşımak istiyor...